Habsburg elçileri Nikolaus Jurisic ve Joseph von Lamberg'in 1530 tarihli İstanbul yolculuklarını anlattıkları nihai rapor. (12. sayfa)
Latince.
tes has literas non alias esse quam Credentiales regias ad quas Cesar eis fidem haberet,
adhuc aliqua se habere Cesari proponenda dixerunt, quod eis est concessum. Dixerunt
ergo Cesari, Quod licet antea totum negotium sibi a Maieslate Regia commissum
ipsi Ibraimo ad Maiestatis suae Cesareae iussionem communicassent, et ab eo Maiestatis
Suae Cesareae nomine responsum ad ea habuissent, nihilque addubitent responsum istud
ex commissione Maiestatis suae Cesareae fuisse datum, tamen quia vitra ea adhuc aliqua
Suae Maiestati aperienda haberent, cuperent illa sibi, si locus esset, explicare, Cum
autem vidèrent interprelis defectum, et ne contrarium forte Maiestati sue insinuetur
se ea quç adhuc haberent exponenda, redegisse in scripturam, quam modo Maiestati
Suae vellent offerre, Eam igitur Turcus accepit, quem Oratores rogarunt, vt visa per
eum et intellecta scriptura meliori eos responso expeditos remitteret. Ad quae Cesar
caput suum ad legatos inclinans, cum Ibraimo quidam locutus est Turcice, qui postea
dixit Legatis, quod ad eum in domo sua posthac venire deberent, eis enim super petitis
illis daturus esset responsum. Et sic iterum eos dimisit, et ad hospitia conduci
iussit.
Die vero nona Nouembris fecit iterum ad se vocari Legatos, remotisque arbitris
nemineque prêter Croaticum Interpretern presente, sedere iussit, praehabitisque verbis
aliquibus bonis de reditu legatorum, de asperitate viae, et tempestatis brumalis incommodo,
interrogauit eos an animum haberent exiendi Ciuitatem, eamque lustrandi aut
eundi per mare, se id curaturum vt fìeret, Actis itaque gradjs, legati responderunt,
se aliud non sperasse, quam quod Cesar eos bene et honorifice esset tractaturus. Ipsumque
Ibraim passim et apud omnes hanc laudem habere, quod exteros apud Cesarem
bene promotos habeat, fìdemque bonam seruet, quod in hoc etiam appareat. Quibus
actis enarrauit. Qualiter Rex Frantiae priusquam cum Cesarea et Catholica Maiestate
pacisceretur cum Cesare Turcarum amicitiam fecerit, eique nuper scripserit. Ncque
eos latero quod Veneti essent sui et similiter Rex Poloniç et Wayuoda Transsalpinus
alijque Principes et Capita Christianorum non postrema, Sibi quoque non esse incognitum,
qua simuliate et quam diuersa animorum dispositione alij principes Christiani Ínter
se agant, et quam sint propensi vel affecti Maiestati Regiae, Idque se hoc inpresentiarum
ideo recensuisse, quod in scriptura Cesari pridie per eos exhibita inter alia continerelur,
totam Christianitatem non esse laturam, vt Cesar Turcarum Hungaria potiretur,
et si cum Maiestate Regia Turcus pacem faceret, cum tota etiam Christianitate
factam esse, Quae omnia Cesar eius parum curaret. Sed quod videret legatos esse horaines
honestos qui pacem et concordiam diligenti studio procurent, se talem amicitiam
non refutare, Sed hanc varie quodammodo quçri, cum a Cesare Turcarum totum quod
suum esset regnum petatur, Idque diffidationi magis quam conciliando amicitiae assimilari.
lamque Cesaream et Catholicam Maiestatem cum Rege Frantiae amicitiam acceptasse,
sibi tamen non esse redditam pecuniam quam ab eo postulasset.
Quodque iamantea Legatis ex ore Cesaris sui respondisset, sibique nunc à Cesare
esse iniunctum, vt super vliimis petitis suis etiam responderet, scilicet, Quod
Cesar eius nullius amicitiam detrectet, qui eam ab ipso, vt conuenit, petat, neque
[ s. 85 ] olarak , bu mektupların Padişah onların elçi olduğuna inansın diye Kral [Ferdinand]’ın verdiği tavsiye mektubundan [itimatname/Credentiales regias] başka bir şey olmadığını söylediler. Ayrıca, Padişah’a söyleyecekleri bir şey daha vardı ki, söylemelerine izin verildi. Padişah’a dediler ki, Majesteleri Kayzer’in[Şarlken] komutu doğrultusunda kendilerine Majesteleri Kral [Ferdinand] tarafından görüşmeleri emredilen konuları önceden İbrahim Paşa’ya bildirmişlerdi. İbrahim’den de Padişah adına cevap almışlardı. Şüphe etmiyorlardı ki bu cevap Padişahın emriyle verilmişti. Ancak, bundan başka bir şeyi daha Padişah’a söylemek istediklerinden ötürü diliyorlardı ki eğer konuşabilirse Padişah’a kendileri açıklamayı arzu ediyorlardı. Tercümanın eksikliklerini görmüşlerdi ve belki de şimdiye kadar söylemek istediklerine zıt bir şey söylenmiş olmaması için yazıya geçirmişlerdi. Nüshayı hemen Majesteleri [Padişah’a] sunmak istiyorlardı.
Padişah bunu kabul etti ve elçiler de kağıtların manzûr ve malum- ı alileri olduktan sonra daha iyi bir cevapla kendilerini [eve] göndermesini rica ettiler. Bunun üzerine Padişah elçilere başını eğerek bir süre İbrahim’le Türkçe konuştu. Ardından İbrahim elçilere, daha sonra kendi evine gelmeleri gerektiğini ve taleplerine dair cevap vereceğini söyledi. Böylece elçileri huzurdan azat etti ve hanlarına götürülmelerini emretti.
9 Kasım’da elçileri tekrar çağırttı ve etrafta Hırvatça tercümandan başka kimsenin tanık olarak bulunmadığı bir yerde oturmalarını buyurdu . Elçilerin geri dönüşü, yolculuğun zorluğu, kışın güçlükleri gibi birkaç güzel konudan bahsettikten sonra şehri atla gezmeye ya da denizden görmeye hevesli olup olmadıklarını, sordu. Bunu ayarlayacağını söyledi.
Elçiler teşekkür ettikten sonra cevapladılar: Padişahın kendilerine güzel ve onurlu bir muamelede bulunmasından başka bir şey dilemiyorlardı. İbrahim de şahsen her yerde ve herkes nezdinde övgüye mahzar olacaktı, zira yabancıları Padişah’a geldiklerinde güzel ağırlamıştı ve iyi niyetle hareket etmişti, şimdi bile öyle yapıyordu.
Bunlar söylendikten sonra anlatmaya başladı. Nasıl da Fransa Kralı, Kayzer ve Katolik Majesteleri [Ferdinand] ile sulh eylemeden önce Padişah ile dostluk tesis etmiş ve şimdi de yakın zamanda kendisine yazmıştı. Venediklilerin durduğu taraf da, Leh Kralı ve Karaboğdan Voyvodası ve diğer Hıristiyan prens ve önderler gibi onlarla bir değildi. Ayrıca biliyordu ki, diğer Hıristiyan prensleri de ihtilaf ve adavet içerisinde kendi aralarında çekişiyorlardı ve Majesteleri Kral’a ne kadar meyil ettiklerinin farkındaydı. Şimdi düşünüyordu ki Padişaha önceki gün sundukları yazılarda tüm Hıristiyan aleminin Padişahın Macaristan’ı olmasına karşı çıkacağını ve şayet Majesteleri Kral Padişahla sulh ederse tüm Hıristiyanlıkla yapmış olacağı da yazılıydı. Bunların hiçbirine Padişah itibar etmemişti. Ancak elçilerin büyük çabayla sulh ve huzur elde etmeye çalışan dürüst insanlar olduğunu bildiğinden ötürü bu dostluk girişimini reddetmeyecekti. Ancak, Padişah’tan kendisine ait olan bir krallığı tümüyle istemek ilginç bir arkadaşlık arayışı olmuştur ve arkadaşlık önermekten ziyade güvensizlik uyandırmaktadır. Hele de Kayzer ve Katolik Majesteleri [Şarlken] Fransa Krallığı’yla dostluk akdedip kendisinden talep ettiği parayı iade etmemişken.
Şimdiye kadar elçilere söylediği her şeyi Padişah adına söylemişti. Şimdi ise Padişah’ın emri üzere elçilerin en son ricalarına cevap verecekti. Yani, Padişah münasip şekilde istemesini bilen kimsenin dostluğunu reddetmez, [ s. 85 ]