Kaynak Türü
Elçi Raporu
Cilt No /Belge No
4/6
Kayıt Tarihi
Haber Tarihi
Kayıtta Adı Geçen Yer İsimleri
Kayıt İçeriği

Habsburg elçileri Nikolaus Jurisic ve Joseph von Lamberg'in 1530 tarihli İstanbul yolculuklarını anlattıkları nihai rapor. (9. sayfa)

Doğrudan İlgili Diğer Kayıtlar
Özel Not

Latince.

Kaydın Metni

tacuit, et tandem dixit. Sibi fuisse dictum quod Coesar contra Turcum ire vellet, et
ob id conficto per eum ex Hispanijs recessu dolose traiecisset in Italiam, vbi à Papa
et Rege Frantiae pecuniam extraxisset, quam modo consumpsisset et bibisset, sibique
capitio quodam seu corona imposita per hoc imperium arrogaret, Ecquid sibi velit
cum eiuscemodi capitijs? Hunc vere censeri et esse Cesarem, qui Imperium suum factis
et gladio ad instar exercitus Turcici propaget et extendat, et ob id eum à Turcis non
haberi nee reputari pro Cesare, Eumque nunc venisse in Germaniam denuo mendicatum
et coUectum aliquas pecunias ad expeditionem contra Turcos exponendas, quas
etsi impetret et corradat, statim tarnen sit decocturus, Nec opus esse, vt magno studio
elaboret Turcos per tantum terrae spatium inuisere, Turcos enim ipsos certo et
statim venturos esse ad inuisendum ipsum, Et sie Maiestatem Regiam sub hoc prsetextu
et fraude velie pacem faceré cum Turco, quo se domi contineat, ipsaque Cesarea Maiestas
interea contra Turcos eat, et deinceps Maiestas Regia pacem factam abdicet et renuntiet,
quod Cesar Turcorum non faciet, sibique iam commiserit, vt exercitum suum
congreget, iamque primum praeceptum Bassae fuisse factum ad disponendum et parandum
omnia pro expeditione futura. Super quibus ei Oratores Regij responderunt,
Dubium nullum ipsi Ibraim esse debere, de irritanda aut reuocanda pace hac per Maiestatem
Regiam, quae denique non eo, vt ipse putaret, animo illam quereret, sed
quod initae amicitiae et concordiae obseruator esse velit. Et vt ipse Turcus cognoscat
animum Regis ad pacem hanc syncerum et constantem, Maiestatem suam Regiam tempus
illius pacis ad placitum et arbitrium ipsius Turci remisisse, vt si velit eam ad suam
ipsius vel Maiestatis regiae vitam constituí vel ad tempus longius vel quamdiu sibi videatur
erigi et prorogari, Maiestas sua quoduis illorum sit oequo animo acceptura.
Quibus Ibraim respondit. Hoc esse posse sed nuperrime sibi a loco quodam
scriptum, quod Maiestas Regia mittat Oratores suos ad Turcum pro contractanda pace,
antequam autem illi ab eo redeant, fore vt ruptis foederum vinchs Maiestas Cesarea quae
se nunc ad hoc parat et instruit contra Turcos eat contra quam Maiestas Regia vlteriorem
non änderet fouere aut sernare parp.m. Rogarunt itaque eundem Ibraimum Legati
vt ijs tamquam friuolis et vanis oblocutionibus nullam fidem praestaret, cum illae
non aliunde quam a maleuolis et hostibus suis pacem hanc iniquis oculis contuentibus
proficiscantur.
Quibus idem Ibraim Respondit Cesarem Turcarum non esse alienum à pace cum
Maiestate Regia ineunda, hac tamen lege, quod Maiestas sua regia dimittat Cesari Turcarum
totum Hungarie regnum et non solum ea quae Cesar ille suis armis sibi peperisset, verum
etiam omnia ea quç Maiestas Regia in ilio possideret, Regnum enim istud immediate
spectare et pertinere Cesari domino suo, ac quod Cesarea et Catholica Maiestas Germaniam
exeat et Hispaniam répétât, Gesarem enim Turcarum non bene pacem cum
Maiestate Regia faceré posse quousque Cesarea et Catholica Maiestas Turcorum hostis
apud Regem agat et maneat, ahoqui pacem hanc neque tutam neque stabilem fore.
Ad quç Legati dixerunt Sibi non licere neque esse commissum vt ijs annuant aut ea
acceptent, et quod credant Maieslatem Regiam Hungaricae regnum deserere neque

Kayıt Özeti

[ s. 82 ] sessiz kaldı ve nihayet konuştu. Kendisine dendiğine göre Kayzer Padişah’ın üzerine yürümek istiyordu ve bu yüzden kurnazlıkla İspanya’dan çekilip İtalya’ya geçmiş; orada Papa’dan ve Fransa Kralı’ndan para söküp yiyip içmiş; başına kapüşon giyip taç taktırarak Kayzerlik iddia edermiş. Böyle başlıklar giyerek ne demek istiyordu? Kayzer olmak ve öyle itibar görmek için kılıçla bir İmparatorluk kurulmalıydı; tıpkı Türk ordularının yayılıp genişlediği gibi! Bu yüzden de kendisi [Şarlken] Türkler tarafından ne Kayzer addedilir ne de öyle isimlendirilir. Şimdi de yeniden dilenmek için Almanya’ya geçmiş ve Türklere karşı sefer başlatmak üzere biraz para toplamaya girişmiş. Bunu becerip toplayabilse dahi derhal eriyip bitecektir. Hem bu kadar toprağı geçip Türkleri görmek için uğraşmasına gerek de yoktur, zira Türkler kendileri kuşkusuz ve derhal bizzat kendisini ziyarete gelecektirler. Majesteleri Kral ise bu bahane ve sahte diliyle Padişahla sulh eylemek istiyordu: Bu arada kendisini eve kapatacak ve Majesteleri Kayzer Türklere karşı yola çıkacaktı. Sonrasında Majesteleri Kral yapılmış olan sulhu fesih ve reddedecek, Padişah ise sadık kalacaktı. Bu yüzden [Padişah] kendisine emretmişti ki ordusunu toplasın; olabildiğince çabuk yaklaşan sefer için gereken hazırlıkları yapmak üzere serdar olarak da tayin edilmişti.
Bunları duyduktan sonra elçiler kendisine mukabele ettiler: İbrahim’in, Majesteleri Kral’ın öyle sulhu zedelemek veya bozmak gibi bir niyeti olduğuna dair hiç şüphelenmesine gerek yoktu. Kral, dostluk ve ahenk gözetme istiyordu ve Padişah da şahsen Kral’ın sulh niyetinin samimi ve kesin olduğunu bilmeliydi. Majesteleri Kral barışın süresini Padişahın keyfiyetine bırakıyordu: İster kendi ister Majesteleri Kralın ömrü vefa ettikçe sürecek bir barış olsun; ya da isterse daha uzun bir mühlet ya da kendi istediği kadar mühleti olsun, Majesteleri bütün bu teklifler kabul etmeye razıydı.
Bunlara İbrahim cevap verdi: Bu mümkün olabilirdi; ancak yakın zamanda biri bir yerden kendisine yazılmıştı ki Majesteleri Kral elçilerini Padişaha sulh bağlamak üzere yolluyordu. Ancak, elçiler daha eve dönmeden önce kurulmuş olan dostluk bağları kopacaktı; zira Majesteleri Kayzer [Ferdinand’ı] Türklere karşı yürümek üzere hazırlanıp gitmesini söylemek için çağıracaktı. Kayzer’in hilafında Majesteleri Kral da daha fazla barışa meyledip sulhü muhafaza edemezdi. Bunun üzerine elçiler İbrahim’den böyle boş lakırdılara itibar etmemesini rica ettiler; bunları ancak barışa karşı olan, kem gözlü, köyü niyetli düşmanlar söylüyor olabilirdi.
Bunlara İbrahim Padişah’ın Majesteleri Kral’la sulh eylemeye dair herhangi bir sıkıntısı olmadığı ancak şart olarak Majesteleri Kral’ın kendisine tüm Macaristan Krallığı’nı devretmesini koştuğunu ifade ederek cevap verdi. Sadece Padişahın ordularıyla fethettiği yerleri değil, Majesteleri Kral’ın da elinde olan Macar toprağını beraberinde istiyordu; zira bu Krallık hemen Padişah’ın memaliğine komşu durmakta ve padişaha ait olmaktaydı. Kayzer ve Katolik Majesteleri [Şarlken] Almanya’yı terk edip İspanya’ya dönmeliydi; yoksa Türklere düşman olan Kayzer ve Katolik Majesteleri’nin [kardeşi] Kral [Ferdinand]’ın yanında ikamet ve faaliyette bulunduğu sürece Padişah, Majesteleri Kral [Ferdinand] ile sulh edemezdi. Böyle bir barış ne tutarlı ne de kalıcı olabilirdi.
Buna cevap olarak elçiler bu şartları kabul ve takrir etmeye salahiyetleri olmadığını ve Majesteleri Kral’ın Macaristan Krallığı’ndan feragat [ s. 82 ]

Kaynak Bilgisi
Antal Gevay., Urkunden und Actenstucke zur Geschichte der Verhaltnisse zwischen Oesterreich, Ungern und der Pforte im XVI. und XVII. Jahrhunderte, Wien, (1840 [1838]-42).