Hasan Ağa ve Kardeşi Anton Çelebi’nin Aşırı Tuhaf Hikayesi
Amaç ve Bağlam
Mehmet Kuru’nun yürütücülüğünde TÜBİTAK 1001 programı kapsamında desteklenmeye 2021 yılında hak kazanan “17. Yüzyıl Osmanlı ve Akdeniz Dünyası Üzerine Bir Global – Mikrotarih Çalışması: Osmanlı Gümrük Emini Hasan Ağa ve Kardeşi Toskanalı Gonfaloniere Anton Bogos Çelebi” projesi, on yedinci yüzyıl ortasında Osmanlı ve Akdeniz dünyasının önemli ekonomik ve siyasi aktörleri konumunda bulunan iki kardeşi odağa alarak, global bir tarih anlatısı inşa etmeyi amaçlıyor.
Hem Hasan Ağa hem de kardeşi Anton(io) Bogos Çelebi sadece bürokrat değil aynı zamanda çok geniş ticari ağlara sahip zengin tüccarlar olarak karşımıza çıkarlar. Bu kardeşlerin hikayesi, bize on yedinci asır Akdeniz/Osmanlı dünyası hakkında ekonomik, siyasi ve kültürel açılardan yeni perspektifler kazandırabilecek özgün bir araştırma konusu sunar. Bu iki kardeş üzerine odaklanan çalışmada incelenen temalar, on yedinci asırda Osmanlı ve Akdeniz’de yaşanan ekonomik ve siyasi dönüşüm göz önünde bulundurularak daha geniş bir bağlama oturtuluyor. Bu sayede mikro ölçekli bu vaka global bir çerçeve içinde değerlendiriliyor.
İki kardeşin Londra’dan İsfahan’a uzanan ticari bağlantıları ve gümrük emini yahut gonfaloniere olarak sahip oldukları bürokratik pozisyonlar ekonomik ve siyasi zeminde tartışılıyor. Osmanlı Bursa'sında yaşayan bir Ermeni’nin çocukları olarak başladıkları hayatta, Osmanlı İmparatorluğu ve Toskana Büyük Dükalığı’nın en üst bürokratik konumlarına erişen kardeşlerin toplumsal ve mekânsal hareketliliği analiz ediliyor. Son olarak, Ortodoks olarak doğan kardeşlerden birisinin Müslüman diğerinin Katolik olarak sürdürdükleri hayatları üzerinden de dönemin dinamik kültürel kimliklerini tahlil etme imkânı ortaya çıkıyor.
Hasan Ağa ve Anton Çelebi etrafında örülen bu çok katmanlı yapı, dijital beşeri bilimler araçlarının yardımı ile ayrıntılı olacak inceleniyor. Elde edilecek veritabanları, haritalar ve grafiklerin yardımı ile tarihi anlatıya yeni sorular soruluyor ve tahlil imkanları genişletiliyor.
Hasan Ağa ve Anton Çelebi Kimdir?
On yedinci asır başında Bursalı Ortodoks bir Osmanlı Ermenisi’nin çocukları olarak dünyaya gelen kardeşlerden birisi ihtida ederek Müslüman olur, Hasan adını alır ve Osmanlı bürokrasisi içinde yükselerek İstanbul gümrük eminliğine kadar yükselir. 1656 yılındaki Çınar Vakası sırasında öldürülen devlet adamları arasında gümrük emini Hasan Ağa da bulunmaktadır.
İzmir ve Bursa’da emin olarak görev yapan kardeşi Anton ise Çınar Vakası sonrası Livorno’ya kaçar, burada Katolik olur ve bir süre sonra gonfaloniere olarak seçilerek şehri yöneten konseye başkanlık eder.
10 Ağustos 1678 tarihli miras davası tutanaklarına göre Anton Bogos'un (Antonius Bogos) ve Hasan Ağa'nın (Assanaga) aile ağacı.
"…Anton Çelebi kendisini tanıdığım sırada 46 yaşında idi. Biraz esmerce, yakışıklı, zeki bir adamdı. Mükemmel surette Türkçe, Rumca, İspanyolca, İtalyanca, İngilizce, Acemce ve kendi dili olan Ermenice bilirdi. Çok yakışıklı bir zat olan kardeşi, İstanbul Gümrük emini tarafından ihtida ettirilip Hasan Ağa ismi verilerek hizmete alındığı zaman Anton Çelebi bir İngiliz tacirinin yanında aşçı bulunuyordu. Hasan Ağa, efendisinin katline kadar onun hizmetinde bulunmuş ve işlere vukufu dolayısıyla, maktulun zevcesi onunla evlenmekte müşkülât göstermemiş, bu suretle Hasan Ağa birdenbire büyük bir servete konmuştu."
"Padişah’ın vükelâsı, Hasan Ağa’nın zekâ ve tecrübesini bildikleri için ona efendisinin vazifesini verdiler. Hasan Ağa bu vazifeye geçince hemen kardeşi Anton Çelebi’yi düşündü, onu İzmir Gümrüğünde ve daha başka hizmetlerde istihdam etti ki, o da bu sayede pek büyük bir servet elde etti. Büyük şehirlerde müteaddid saraylara, pek çok gemilere, Hıristiyan ülkelerindeki bankalarda muazzam paralara, Avrupa ve Asya’da büyük ticarete sahip oldu. Anton Çelebi. servetinden hakkıyla istifade eder, gezmeye giderken beraberinde, memleketin valisini kıskandıracak bir maiyet bulundururdu."
"Bu vaziyet ona pek çok düşman peyda ettiriyorsa da düşmanları, kardeşinin Saraydaki nüfuzundan ürkerek kendisine fenalık edemiyorlardı. Kardeşi, hakkaniyet, nezaket ve himmet sahibi bir zat olduğundan Sarayda büyük bir nüfuz kazanmıştı. Hasan Ağa fakirler için hastaneler, kervansaraylar v.s. inşa ettirirdi. Fakat bu kadar yükselenlerin ikbali uzun sürmeyeceğinden, bir gün onu da gözden düşürdüler. İki defa idamına hükm aldılarsa da ikisini de atlattı, fakat üçüncüsünden kurtulamadı. Bir gün onu evinde boğdular ve mallarını da müsadere ettiler."
Kaynaklar ve Yöntem
Hasan Ağa ve Anton Çelebi’nin Osmanlı İmparatorluğu sınırlarını aşan tarihinin araştırması, beş farklı ülkenin arşivlerinde sürüyor. Tüm bu arşivlerden elde edilecek veriyi birbirleriyle ilişkilendirmek ve tarihsel bilgiyi oluşturacak tahlili yapmak, bu çalışmanın yöntem bakımından önemli katkılarından biri olacak.
Osmanlı Arşivleri: Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri, Şeriye Sicilleri ve Vakıflar Genel Müdürlüğü Vakıf Kayıtları Arşivi’nde farkı tasniflerde, Hasan Ağa ve Anton Çelebi’ye dair çok sayıda evrak ve defter mevcuttur.
Fransa Arşivleri: Anton Çelebi’nin Marsilya ile ticari ilişkilerini incelemek için, Marsilya’da yer alan Archives départementales des Bouches-du-Rhône’da çalışmalarımız sürüyor.
İtalya Arşivleri: 1656 – 1674 yılları arasında Livorno’da yaşayan Anton Çelebi, başta Livorno arşivi (Archivio di Stato Livorno) olmak üzere Floransa (Archivio di Stato Firenze) ve Venedik arşivlerinde (Archivio di Stato di Venezia) çok sayıda kayıt bırakmıştır.
Hollanda Arşivleri: Gümrük Emini Hasan Ağa ve kardeşi Anton Çelebi’nin Hollanda ile yoğun ticari ve diplomatik ilişkileri mevcuttu. Lahey ve Amsterdam arşivlerinde devam eden çalışmalarımız, bu ilişkilere odaklanıyor.
İngiltere Arşivleri: İngiltere arşivleri, Hasan Ağa ve Anton Çelebi hakkında ticari operasyonlarla ilgili olarak muhtelif bilgi içerir. 17. yy.’da Osmanlı İmparatorluğu’nda görev yapan İngiliz elçilerinin ve Doğu Akdeniz kumpanyası tüccarlarının metinlerinde Hasan ve Anton kardeşlerin sıklıkla karşımıza çıkması, İngiltere arşivlerini daha yakından incelemek için önemli sebeplerdir.
Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri
Archivio di Stato (Firenze)
The Hauge, Nationaal Archief, 1.02.22 (Consultaat Smyrna)
Arşivden Dijital Veriye
Hasan Ağa'nın Mali ve İdari Gücü
Hasan Ağa'nın Yükselişi ve Düşüşü
Hasan Ağa Osmanlı bürokrasisi içinde nasıl yükselmiştir? Bursa’dan İstanbul’a geldiğinde dahil olduğu ağa/paşa kapısı içinde hangi ilişkileri kurmuştur? Matbah emini olduktan sonra sahip olduğu siyasi ağın uzantıları nelerdir ve bu ağ üzerinden nasıl iktidar devşirmiştir? Bu çerçevede, Saray çevresinden kimlerle hangi ilişkilere girer? İstanbul gümrük emini olarak hangi iktidar hiziplerine dahil olmuştur? Özellikle on yedinci yüzyılın en önemli siyasi olaylarından birisi olan Çınar Vakası (Vaka-i Vakvakiye) sırasında öldürülmüş olması, Hasan Ağa’nın müdahil olduğu iktidar hiziplerini incelemek açısından önemli bir zemindir. Bu vaka ve Hasan Ağa üzerinden, on yedinci asır ortasında saray ve İstanbul siyasetinin dinamikleri ortaya çıkarılmaya çalışılacaktır.
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri'nde MAD.d.12585 koduyla yer alan bir defter, arşiv kataloğundaki özetinde ilk bakışta, katalogdaki diğer avarız ve nüzul kayıtlarına benzer bir dili yansıtır:
"Sefere memur askerler için alınan nüzül zahirelerinin memuriyet mahalline irsali müşkil görüldüğünden bunların en yakın Tuna iskelelerine sevki veya her bir avarız hanesi için ve haneleri olmayan reaya için tayin olunan bedelin ve mübaşiriyenin alınarak ziyade para aldırılmaması, her yer için tayin olunan avarız ve nüzül miktarı ile teslimatı ve 1060 senesinden 67 senesi gayesine kadar tahrir olunan avarız bakaya defterleri, sağ ve sol ve orta koldan tayin olunan bedel-i avarız ve nüzül defteri. Gümrük emini maktul Hasan Ağa'ya, maktul deli birader Ahmed Ağa'ya ve has odabaşı maktul Hasan Ağa'ya ve tersane emini maktul Salih Ağa'ya, Ohri Beyi Mehmed Paşa'ya avarız ve bedel-i nüzülden tahsil için mevkufattan verilen bekaya ve maliye defterleri. Kürekciyan bedelatı defteri ve bunların muhasebesi hakkındaki kayıtları ihtiva eden defterin içinde Yenice-i Karasu'yun bedel-i avarızına itiraz edenlere ait bir ilam ve bazı tahvilattan ordu hazinesine yapılan teslimata dair iki vesika mevcuttur."
Ancak, defter özetinde bahsi geçen bu maktullerin ortak bir özelliği var. Hepsi, Çınar Vakası'nda Hasan Ağa ile birlikte asılan ağalardır. Bununla birlikte, tarihi anlatılara göre Çınar Vakası'na katılan isyancılar, belki de isyanlarına meşruiyet kazandırmak amacıyla, isyanlarının sebebi olarak saray ağalarının gayrımeşru şekilde ellerinde topladıkları iltizamlar sayesinde haksız servet edindiklerini öne sürerler. İlgili defter, tarihi anlatılarla birlikte ele alındığında istisnai bir önem kazanır. Oldukça hacimli olan bu defterin tamamı, araştırmanın bir parçası olarak tahlil edilmektedir. İlgili defterin Gümrük Emini Hasan Ağa hakkında olan bölümünün, veri görselleştirme ve haritalandırma aracı Tableau Desktop ile incelenmesi, Hasan Ağa'nın imparatorluk bürokrasisi içinde nüfuz ettiği ağın genişliğini ve derinliğini gösterir.
Hasan Ağa'nın Taşra Ağı
Gümrük emini Hasan Ağa’nın yönlendirdiği ekonominin boyutları nedir? Hasan Ağa’nın kontrol ettiği gümrükler, toplamakla yükümlü olduğu diğer vergiler ve topladığı tüm bu vergiler üzerinden dağıtmakla görevli olduğu maaşlar ortaya çıkarılarak hükmettiği ekonominin büyüklüğünün ortaya çıkarılması amaçlanmaktadır.
Bu doğrultuda incelenen BOA MAD.d.3710 arşiv kodlu defter, Hasan Ağa'nın cizye teslimat ve zimematı üzerinden kurduğu taşra ağının bir bölümünü gösteriyor. Tableau Desktop ile, çeşitli Balkan yerleşimlerinde Hasan Ağa ve yer yer diğer deruhdecilerin, tahsildarlarıyla kurdukları ilişkileri görselleştirdik.
Bahsi geçen cizye defterinin arşiv özeti şu şekildedir:
"Filibe, Keşan, Prevadi, Siroz, Edirne, Niğbolu, Canik, Samakov, Hezargrad, Dimetoka, Tırnova, Görice, Ahyoli, Karinabad vilayetlerinde daha bazı yerlerin muhtelif senelere ait cizye-i gebranını deruhte eden gümrük emini müteveffa Hasan Ağa’nın müteaddid eşhas marifetiyle yapılan tahsilatından hazineye vaki olan teslimatını ve müteveffa-ı mezbur Hasan Ağa’nın ez gayr-ı teslim bakaya kalan zimematı mikdarını ve daha bazı malumatı ihtiva eden gümrük emini Hasan Ağa’nın zimmeti defteri."
Hasan Ağa Vakfiyesi (VGM 623)
Gümrük emini Hasan Ağa’nın bir vakıf kurduğu ve bu vakıf sayesinde toplumda kendisine muteber bir yer edindiği bilinmektedir. Bu vakfın yapısı, vakfedilen mallar ve vakfın akarının büyüklüğü nedir? Bu vakfın, Hasan Ağa’nın sahip olduğu toplumsal ve kültürel bağları genişletmesinde ve güçlendirmesinde nasıl bir fonksiyonu olmuştur?
Bağlantıdaki haritadan, İstanbul'un farklı mahallelerinde Hasan Ağa'nın kiraya verdiği mülklerinin sayısına göre dağılımını görebilirsiniz.
Anton Bogos'un Mali ve İdari Gücü
İzmir ve Civarı Mukataası: Eksik ve Tutarsız Veri Mi, Erken Modern Maliyesi Mi?
Anton Bogos'un İzmir'de gümrük emini dönemde tutulan, 1648 (h.1058) tarihli ve D.BŞM.d.182 kodlu defter, İzmir ve civarından tahsil edilen başta gümrük olmak üzere çeşitli gelirleri gösteriyor.
Bu defter, araştırma dahilinde incelenen tüm kaynaklar içinde, dijital beşeri bilimler yöntemleri ile incelenmesi en zor olanıydı. Bunun sebepleri, verinin eksik ve tutarsız olması mıydı? Yoksa, erken modern dönemin mali ve idari prensipleri içinde yeterince açıklayıcı olan bir kaynağı, modern dönemin dijital analiz yöntemleri incelemekte mi zorlanıyoruz? Projenin bu alt bölümünde, kaynaktan doğan bu zorlukları, dijital beşeri bilimleri yöntemlerinin tarih araştırmalarında kullanımına çözümler bulmak için bir imkan olarak ele alabiliriz. Bunun için, öncelikle defterdeki veriye daha yakından bakmalıyız.
Defterin, arşiv kataloğundaki özeti aşağıdaki gibidir:
Cezire-i Sakız, İzmir, Çeşme, Balat, Urla, Foça-i Cedid, Foça-i Atik İskeleleri Gümrüğü; Aydın, Saruhan, Suğla, Karesi, Midilli, Bozcaada, Erdek, Bandırma, Kapıdağı livalarının beytülmal-i amme ve hassa, kassabiye-i iskeleha, yave-i cizye-i gebran ve kıbtiyan, ispenç, çift bozan, bedel-i avarız-ı ekrad, resm-i kahvelerini, İzmir'deki Yahudilerin döne vergileri, varidat ve teslimatını gösterir defter.
Defterin ilk kısmında yer alan açıklamadan ise, bu defterin Haziran/Temmuz 1647 ayı başından, Nisan/Mayıs 1648 sonuna dek Hasan Ağa'nın deruhde ettiği gelirler olduğunu öğreniyoruz. İzmir gümrüğü ile ilgili bir defterde, dönemin İzmir gümrük emini Anton Bogos'un isminin geçmemesi, ancak İstanbul gümrük emini Hasan Ağa'nın isminin geçmesi, iki kardeş arasındaki ilişkilere, incelenmesi gereken yeni bir boyut kazandırıyor.
Defter dört bölümden oluşuyor:
1. "Teslim-i be-hazine-i amire bi’d-defa’ât" başlıklı bölüm. Mart/Nisan 1647 (Safer 1057) ile Ocak/Şubat 1648 (Muharrem 1058) arasında geçen yaklaşık bir yılda hazineye yapılması planlanan 8 adet teslimat. Bunlar henüz hazineye teslim edilmemiş. Bunların çoğu mevâcib-i yeniçeriyân olarak toplanacak, biri an akçe, diğer üç tahsilatın amacı ya da kaynağı hakkında açıklama yok. Toplam tahakkuk 1,089,784 akçe bedelinde. Tahsildarların yarısının ismi verilmiş, diğerleri verilmemiş.
2. "Teslimat" başlıklı bölüm. Toplam 2,463,262 akçe olarak tahakkuk eden 18 tahsilatın neredeyse tamamı (2,418,469 akçesi) hazineye teslim edilmiş. 18 tahsilatın 16’sında hazineye teslim eden tahsildarın ismini biliyoruz. 17 vakada ise bölgedeki yerel tahsildarı biliyoruz. Yine 16’sında toplanan bu ödemenin kaynağını biliyoruz. Ancak ne için harcanacağı belirtilmemiş.
3. "Be-hesâb salyânehâ-ı ümerâ-ı Sakız ve Tire" başlıklı bölüm. Toplam 6,283,879 akçe olarak tahakkuk eden 14 tahsilatın neredeyse tamamı (6,195,911 akçesi) hazineye teslim edilmiş. Bunların 12’sinde tahsildarın ismini biliyoruz. Yerel tahsiların farklı bir kişi olup olmadığı muğlak kalmış. Vakaların sadece 3’ünde tahsilatın amacı (harcanacağı yer) verilmiş: kale muhafız ve topçularının masrafları. Ancak tahsil edilen gelirin kaynağını bilmiyoruz.
4. "El-vezâif-i mütekâ’idîn ve du’âgûyân ve hüddâm-ı kal’a" başlıklı bölüm. Mütekaid, duaguyan ve kale hizmetlileri için toplanan 271,171 akçenin kaynağı belirtilmemiş. Ancak bu tahsisatın, kimlere günlük kaç akçe karşılığı dağıtılacağını biliyoruz.
Defterin her bir bölümü farklı konulardaki bilgiyi, farklı formatlarda sunuyor. Kimi kısımlarda tahsilatın kaynağını görürken, kimisinde sadece harcanacağı yeri görüyoruz. Kimisi iki kademeli olarak yerel tahsildarı ve ondan vergiyi toplayıp hazineye iletecek tahsildarın adını verirken, kimi kayıtlarda hiç kişi ismi yer almıyor.
Bu nedenle, standartlaştırılmış bir veri tablosuna bu bölümleri bir arada yerleştirmek mümkün olmuyor. Bu durum bizi, kaynağa yeniden dönmeye ve ona yeni sorular sormaya teşvik ediyor. Bu tahsilatlar neden tek bir defterde birleştirildi? Ortak noktaları Hasan Ağa mı? Anton Bogos bu ağın neresinde ve neden bu defterde adı geçmiyor? Bu defter, erken modern Osmanlı maliyesini anlamamıza nasıl yardım eder? Dönemin diğer benzer konulu muhasebe kayıtları ile ne kadar benzerlik gösterir?
Araştırmada incelediğimiz farklı kaynakları bir arada inceledikçe, bu sorulara cevap verebilecek ilişkiler ağını daha yakından göreceğiz.
Anton Bogos'un Terekesi: Zengin Ama Ne Kadar Zengin?
Dönemin varlıklı kimselerinden biri olduğu sıklıkla bahsedilen Anton Bogos'un, 17. yüzyıl Akdeniz dünyasında bu bakımdan nerede durduğunu görmek için, mikro ölçekli bir alt çalışma yapıyoruz. İzmir gümrük eminliğinin yanı sıra, Bursa mizan-ı harir (ipek kapanı) emini olarak önemli bir görevde olan Anton Bogos'un Bursa ve civarındaki mallarının müsaderesi için hazırlanan terekesi üzerinde çalışıyoruz. MŞH.ŞSC 2789 (Bursa B/130) arşiv kodlu ve 1656 (h. 1066) tarihli bu tereke kaydını, transkripsiyonunun ardından bir veritabanında tahlil etmeye başladık.
Anton Bogos'un Bursa'da müsadere edilen varlığı 339 maddeyi ihtiva ediyor. Toplam olarak yaklaşık 575,000 akçe değerindeki malın yanı sıra, 36 gulam ve cariye ile 213 büyükbaş hayvan deftere kaydedilmiş.
Anton Bogos Çelebi'nin Bursa’da 17. yüzyıl ortası için tespit edilmiş terekelerinden çıkan ve görselleştirdiğimiz mal varlığına ilaveten, el konulan gayrimenkulleri ile gulam, cariye ve büyükbaş hayvan satışlarından elde edilen gelirler ve son olarak İzmir'deki mallarının satışından elde edilen hasılat da eklendiğinde Anton'un muhallefatından hazineye aktarılan toplam miktar 1.4 milyon akçenin üzerine çıkar. 17. yüzyıl ortasında Bursa'da servet ortalaması 142,000 akçe civarındadır. Aynı yıllara ait terekelerde 600,000 akçe değerinde ise sadece iki tereke mevcuttur. 17. yüzyılın tamamına bakıldığında, bu şehre ait şeriyye sicillerinde bulunan iki bine yakın tereke içinde 1 milyon akçenin üzerinde serveti bulunan kişi sayısı ise sadece 21'dir. (Bu paragraftaki bilgileri bizimle paylaşan Chris Whitehead ve Hülya Canbakal'a teşekkür ederiz.)
Araştırma Ekibi
Proje Yürütücüsü
Sabancı Üniversitesi
Kıdemli Araştırmacılar
Sabancı Üniversitesi
Sabancı Üniversitesi
Proje Danışmanı
Sabancı Üniversitesi
Araştırma Asistanları
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi
Mert Pekdoğdu
Boğaziçi Üniversitesi