Habsburg elçileri Nikolaus Jurisic ve Joseph von Lamberg'in 1530 tarihli İstanbul yolculuklarını anlattıkları nihai rapor. (11. sayfa)
Latince.
ornatis geniculati ad triclinium quoddam peruenere, vbi Ibraim Bassa ante ipsos et a
latere eius dextro tres Bassae Secreti Consiliarij Turci et à sinistro latere duo presbyteri
Turcici iuditia omnia in quibuscunque causis ferentes et tres senes barbati Turci
qui bonis CameraeTurci praesunt, ordine sedebant, atque illic super duobus paruis seditibus
sederunt, quos Ibraim bono animo esse iussit, et adhibito interprete latino et
Turcico interrogauit , Num quid vlterius haberent quod referre velint. Cui respondentes
Legati dixerunt. Se paucis antè diebus apud ipsum Ibraim fuisse, eumque rogasse,
vt ipsos ad Cesarem duceret et faueret, quo petita sua Cesari exponere et ab eo audiri
possent, Sperantes quod hac de causa fecerit eos ad se vocari. Ad quae respondit. Parum
esse oratoribus expectandum, statim enim se id facturum. Per horam autem vnam
aut circiter expectantes Ibraim interrogauit plura ab oratoribus et prçsertim an Cesarea
et Catliolica Maiestas cum Maiestate regia esset, et an ipsi vidissent Cesarem, et an Cesar
Sororem suam Regi Frantiae nuptui locasset, et quare id factum fuerit. Responderunt
Oratores breuiter vt antea quod matrimonium illud ea de causa factum sit, vt pacis federa
quae mutuo conclusa fuere, eo firmiora et stabiliora essent. Deinde quaesiuit ex eis
quot Castra Maiestas Regia adhuc in Transsyluania possideret. Responderunt Oratores,
Se non aliud scire aut credere quam quod tota illa prouintia adhuc Maies tati regie audiat
et pareat. Producta itaque cédula quadam in qua nomina quidam Turcica descripta
erant, dixil Ibraim. Hic nominatim expressa sunt Castra et loca quae Belibeck Prseses
Turci in Hungaria vsque modo in Transsyluania occupauit, Sperans breui totam eam
patriam Turco obuenturam. Deinde quçsiuit ex eis an Maiestas Regia exercitum Viennae
haberet. Responderunt Oratores, Eo tempore quo a Maiestate sua discessissent,
nullum Viennae exercitum fuisse. Sed habere Maiestatem suam gentes aliquot (paucas
tamen) in Hungaria. Interrogauit iterum. Cur Germani non tenerent exercitum Viennae,
cum Vienna constituta sit in Germania. Responderunt eotunc quando discesserunt
tranquilla omnia et non opus fuisse exercitu. Ad quae subintulit Ibraim. Nihil ergo Turcos
expectatis aut timetis? Responderunt Oratores. Se compertum habere, quod eum
qui Turco vicinus esset, semper oporteret esse paratum ad resistendum. Iterum dixit
Ibraim. Bassam antedictum supra Viennam nuper excurrisse et magnam prouintiç et incolis
cladem inlulisse, Quod quia legati nesciebant, tacuerunt. Sub haec Turci duo venientes
cum baculis argenteis nuntiarunt Ibraim quod legatos ad Cesarem duceret. Praecesserunt
ergo quattuor Bassae, cosque Legati insecuti ad Cesarem vsque peruenerunt
Cuius manum exosculati sermonem suum sunt exorsi. Cum autem Turci Interpres non
bene calleret linguam Latinam adeo quod à nostro non bene intelligeretur, omniaque
perperam referret. Cesar et Ibraim Bassa post narrationem factam et exhibitionem literarum
Credentialium cum eorum Interprete aliquid sunt locuti, qui postea legatis retulit.
Si quid haberent vlterius quod Cesari notum esse velint, se ad hospitia Legatorum venturum
et ea in scripta coUaturum, Per Interpretem autem Croaticum Ibraim Bassa legatis
exponi fecit, Se ab oratoribus negotium quoddam intellexisse, super quo eis nomine
Cesaris respondisset, Cesarem vero literas exhibitas legere velie, et si quid aliud
in eis contineretur, Ibraim Bassam tractaturum superinde cum Legatis. Qui replican-
[ s. 84 ] ve bir çeşit yemek odasına geldiler. Burada İbrahim Paşa sağ tarafında (Padişahın yakın danışmanı olan) üç [vezir] Paşa ve sol tarafında iki Türk din adamı ( ki bunlar her türlü davaya bakan yargıçlardı[Anadolu ve Rumeli kazaskerleri]) ve (Padişahın odasının eşyasıyla ilgilenen) üç sakallı ihtiyar [mabeynci] Türk ile sıralanmış oturuyordu. Elçiler de iki küçük iskemlenin üzerine İbrahim’in nazikçe buyurduğu üzere oturdular. Latince Türkçe tercümanı gelince, elçilerin söylemek istedikleri başka daha ne olduğunu sordu.
Elçiler cevaben birkaç gün önce İbrahim’in huzurunda bulunduklarını ve kendilerini Padişah’ın huzuruna çıkarma konusunda yardımcı olmasını rica ettiklerini söylediler. Böylece taleplerini Padişah’a açıklayıp mesmu olabileceklerdi. Bu yüzden şu anda yanına çağırıldıklarını umuyorlardı.
İbrahim cevap olarak elçilerin beklentisinin yüksek olmaması gerektiğini, ancak yine de derhal işe koyulacağını söyledi. Bir saat kadar süren bekleyişleri sırasında İbrahim kendilerine pek çok soru sordu. Özellikle de Kayzer ve Katolik Majesteleri’nin [Şarlken] Majesteleri Kral [Ferdinand] ile birlikte olup olmadığını; kendilerinin Kayzer’i görüp görmediklerini; Kayzer’in kız kardeşinin Fransa Kralı’yla nikahının ayarlanıp ayarlanmadığını ve bunun sebebini merak ediyordu.
Elçiler kısaca, daha önce de olduğu gibi, bu evliliğin taraflarca akdedilen barışın daha güvenilir ve sağlam olması için olduğunu söyledi. Ardından Majesteleri Kral’ın şimdiye kadar Erdel’de kaç kalesi olduğunu sordu. Elçiler cevap olarak tüm o eyaletin Majesteleri Kral’a ait olduğundan başka bir şey bilmediklerini söylediler. İbrahim’in üzerinde Türkçe isimler bulunan küçük bir kağıt çıkardı ve söze başladı: “Burada Macaristan’daki Türk Valisi Belibeck [Bali Bey?] Paşa’nın şimdiye kadar Erdel’de ele geçirdiği kalelerin ve yerlerin isimleri yazılıdır. Yakında da o eyaletin tamamını Padişah’ın topraklarına katmasını umuyorum.” Sonra da Majesteleri Kral’ın Viyana’da ordusu olup olmadığını sordu.
Elçiler cevap verdi: Majesteleri’nden ayrıldıkları sırada Viyana’da ordu bulunmuyordu; ancak Majesteleri’nin az da olsa Macaristan’da askeri bulunmaktaydı.
İbrahim tekrar sordu: “Beç Alamanya’dadır da Alamanlar neden Beç’te ordu tutmazlar?”
Elçiler de yola çıktıkları esnada ortalığın sakin olduğunu ve ordu bulunmaya ihtiyaç olmadığını söylediler. Bunun üzerine İbrahim “Türklerden bir şey beklemez ya da havf itmez misiniz?” diye ekledi. Elçiler de, Türklere komşu yaşayanlar her daim savunmaya hazır olmaları gerektiğini bildiklerini söyleyerek cevapladılar. İbrahim tekrar konuştu. Mezkûr paşa yakın zamanda Viyana yakınlarına akında bulunmuş ve gerek araziye gerekse tarlalara büyük hasar vermişti. Elçiler bundan haberdar olmadıkları için sükûnetlerin korumuşlardı.
Bu sırada gümüş asalar taşıyan iki Türk gelip İbrahim’e elçileri Padişah’ın huzuruna çıkarmasını söylediler. Dört paşa önlerinden gitti ve elçiler de Padişah’ın yanına gelene kadar arkalarından takip etti. Padişah’ın eli öpüldükten sonra hitaplarını icra ettiler. Ancak, Türk tercüman o kadar kötü Latince konuşuyordu ki bizim tercümanımız kendisini pek anlayamadı ve Türk tercüman her şeyi yanlış aktardı.
Hitabımız bittikten ve salahiyet mektuplarımız gösterildikten sonra, Padişah ve İbrahim Paşa bir müddet kendi tercümanlarıyla konuştular. Sonra da tercüman elçilere eğer Padişah’a söylemek istedikleri başka bir şey varsa elçilerin hanına [hospitia Legatorum/herberg] gelip yazılı halde alacağını söyledi.
İbrahim Paşa da Hırvatça tercümanı aracılığıyla elçilere ifade etti ki, elçilerin müzakere ettiğini konuyu kesin olarak anlamıştı ve Padişah adına cevap vermişti. Padişah teşhir edilen mektupları okumak istiyordu ve içeriklerinde başka bir şey bulunmaktaysa İbrahim bu konuyu elçilerle daha sonra görüşecekti. Elçiler cevap [ s. 84 ]