Habsburg elçileri Nikolaus Jurisic ve Joseph von Lamberg'in 1530 tarihli İstanbul yolculuklarını anlattıkları nihai rapor. (5. sayfa)
Latince.
78
esse locumtenentem Cesaris Turcarum omniaque per ipsum tractari, petens vt legati
sibi propierea negotium propter quod ad Turcum missi essent exponerent, cum iste
sit mos apud eos et Cesaris sui sit voluntas, vt ita fiat, et quod nihil moueantur
propter astantès duos, alteriim Italicum, alterum Groaticum Interpretern, cum vterque
Cesaris esset familiaris. Quamuis itaque Legati non parum essent commoti ex ridiculo
et vano ipsius Ibraimi sermone quem prius cum eis habuerat, et piane abhorrèrent
à communicanda sibi legatione sua, priusquam Coesarem adijssent, attenta tamen
autoritate et potestate sua, et quod sine ipso nihil apud Cesarem faceré vel obtinere
possent, et oh id potissimum, quod vt praemissum est, sibi per Maiestatem Regiam
commissum fuerat, vt rem omnem apud Cesarem cum fauore directione et opera prefati
Ibraimi apud Cesarem agerent, et ne si aliter agerent, causam arriperet, Legatos
impediendi, dixerunt quod licet in commissis acceperint, rem, propter quam missi
essent, soli Turco referre, Tamen quia hçc cura auxilio et interuentu suo esset expedienda,
sicque sibi placitum esset, eius se animi esse, vt eam depromant. Narrationem
autem in Instructione Regia descriptam et Turco referendam, ob eam potissimum
causam in scriptis redactara, ne interpretes linguarum, quibus vterque Legatus vtebatur,
ignari, rem aliter quara prolata esset, et in sinistrara forte, vt prioribus legatis
regijs contigit, partera intèrpretarentur, exhibuerunt, quam benigno animo suscepit,
se illam reuisurum esse dicens, dictosque postea legatos ad se vocaturum. Et sic ab
eo recesserunt.
Die vero xxxj Octobris vocatis ad se legatis ait. Se scripturam sibi per eos oblatam
intellexisse, Caesarique retulisse, Ea vero quae in ea continerentur, esse iam antiqua
et inueterata et vt ea référant quae modo peterent. Quo audito Legati non paruam
in cura suspitionera concepere , quoniam prius acceperant , ipsum Ibraim non
parum fauere lohanni Wayuodae, eique valde esse affectum, Timentes ne hoc modo
Ibraim ab eis hauriret petita sua, subinde vero per collusionera tantum efficeret, quod
Legati ipsiusraet Turci aditu prohibeantur. Responderunt autem. Se petita Régis
sui in scriptis relata sibi pro singulari confidentia quam Regia Maiestas in eum velut
bonum promotorem rerum suarum apud Turcum haberet, exhibuisse, seque sperasse,
quod eo acto ipsis Turcum adeundi copiara fecisset, corara quo latius essent dicturi
quç in mandatis accepissent, Nara etsi nihil addubitent idem esse, si rem ei patefacerent,
ac si ipsiraet Cesari référant, graue taraen et indecorum esse, si ipsis non, vt
alijs legatis, daretur loqui Casari, et ab eo audiri dominique sui iussa adimplere,
Quibus Ibraim replicauit. Eos nihil dubitare debere, quin honorificentius eos sit Cesar
tractaturus quam priores legatos, atque etiam gratiose sit eos auditurus, raentem
vero et iussionera Cesaris esse , vt rera oranem et quo nomine Maiestas Regia pacem petat,
ipsi Ibraim primo detegant, in regia enim Maiestate Rem hanc consistere. Cui
Turcus eo modo obuiare intendat, quo se Maiestas Regia obtulerit, Retulerunt itaque
Legati, Qualiter Maiestas Regia anno anteacto cumprimum literas sibi per priores Oratores
suos a Turco allatas ac longe aliter scriptas aliaque continentes quam ex ore Oratorum
suorum accepisset, Oratorem suum statim ad Turcum miserit, Quare autem
[ s. 78] kendisinin Türk Padişahı’nın kaymakamı olduğunu, her şeyi kendisinin hallettiğini söyledi ve onlardan bu sebepten ötürü kendisine ne maslahatı görmek üzere padişaha yollandıklarını söylemesini istedi. Zira onlarda mutad olan ve Padişahın da dilediği usul buydu ki huzurlarında bulunan biri İtalyanca diğeri Hırvatça tercümanı olan iki kişiden dolayı çekinmemeliydiler; zira ikisi de padişahın aşina olduğu şahıslardı. Her ne kadar elçiler İbrahim [Paşa’nın] kendileriyle daha önceden yapmış olduğu müstehzi ve küstah konuşmadan dolayı çok içerlemiş olduklarından dolayı Padişahın huzuruna varmadan maslahatlarını açıklamaktan çekiniyorlarsa da, paşanın yetkisini ve nüfuzunu göz önüne alıp o olmadan padişaha ulaşıp hiçbir şey elde edemeyeceklerini bildiklerinden ve en çok da Majesteleri Kral [Ferdinand] tarafından padişah nezdinde yapacakları her şey için İbrahim’in yönlendirmesi ve yardımını almaları tembihlenmiş olduğundan ve paşaya kendilerine mani olmak için bir sebep vermek istemediklerinden ötürü şöyle dediler: Onlara verilen talimat görmek üzere gönderildikleri maslahatı sadece padişaha söyleyebilecekleri doğrultusundaydı. Ancak, bunu paşanın yardımı ve müdahalesiyle elde edilebileceklerinden paşa onlara meramlarını anlatma izni verecekse kendisine de gönüllü olarak söyleyebilirlerdi. Yalnız, Kralın Talimatnamesindeki Padişaha aktarılacak hususlar yazıya aktarılmıştı. Zira iki elçinin de konuştuğu dili bilmeyen tercümanlar kısmen çeviri yapıp mevzular olduğundan farklı iletilmesin ve önceki elçilerde olduğu gibi iyi niyetle başlanan konuşmalar kötü sonuçlanmasın diye bu gerekliydi ; paşa bunu okuyacağını söyleyip elçileri sonra yine çağıracağını ekledi ve böylece elçiler yanından ayrıldı. Filhakika 31 Ekim’de elçiler çağrıldı ve kendisine vermiş oldukları metni okuyup Padişaha ilettiğini söyledi. Metnin içinde yazanlar eski ve kapanmış mevzulardı ve elçilerin şimdi ne istediklerini belirtmelerini buyurdu. Bunu duyan elçilere büyük bir şüpheye kapıldı; zira önceden duymuş olduklarına göre İbrahim Paşa şahsen Yanoş Voyvoda’yı pek bir destekliyordu ve ona meyil ediyordu. Elçiler İbrahim’in bu şekilde kendilerinden isteklerini çekip alıp çatışma çıkarmasından ve böylece Padişahın huzuruna kabul edilmekten men edilmekten korkmaya başlamışlardı. Yine de cevap verdiler: Krallarının ricası yazılı olarak Kralın İbrahim’e padişah nezdindeki maslahatlarının bir aracısı olarak duyduğu güvene binaen kendisine iletilmişti ve umuyorlardı ki paşa bu hususta padişahın huzuruna çıkmaları için yardımını esirgememişti ki, çıktıkları takdirde aldıklarını talimatları daha kapsamlı bir şekilde konuşacaklardı. Her ne kadar mevzuu ona açmalarının Padişaha söylemekten bir farkı olmadığından şüphe etmeseler de sair elçilik heyetlerine tanınmış olan doğrudan Padişaha konuşup mesmu olma ve böylece efendilerinin emrini ifa edebilmiş olma fırsatı kendilerine verilmezse çok münasebetsizce bir hareket yapılmış olurdu. Bunlara İbrahim şöyle cevap verdi: Hiç şüphe etmelerine gerek yoktu ki önceki elçilerden daha saygıdeğer biçimde Padişah kendilerine muamele edecek ve hatta hoşça kendilerini dinleyecekti. Padişahın niyeti ve emirleri şu doğrultudaydı ki, bütün maslahatı ve Majesteleri Kralın nasıl bir barış istediğini önce İbrahim’e aktarmalıydılar. Öyle ki, bu iş Majesteleri Krala bakıyor, Padişah da onun önerilerine göre durumu gözetmeye niyet ediyordu. Bunun üzerine elçiler Majesteleri Kralın nasıl da önceki yıl Padişah tarafından önceki elçiler aracılığıyla kendisine getirilen ve içeriğinin elçilerinin ağzından dinlediğiyle alakası olmayan mektuplarını görür görmez başka bir elçisini derhal Padişaha gönderdiğini anlattılar. Ancak, [ s. 78 ]