Habsburg elçileri Nikolaus Jurisic ve Joseph von Lamberg'in 1530 tarihli İstanbul yolculuklarını anlattıkları nihai rapor. (7. sayfa)
Latince.
80
Smedra aliaque opplda per ipslus Turci prçdecessores ante plures annos atque Castrum
Nandoralbae et alia per modernum Turcum occupata repetitum, atque Inter haec dictum,
quod nisi restituât, Maiestatem regiam ea vi et armis recuperaturam, vel quod Cesar
ad loca illa eat, ibique ferro decernatur, vter liabeat, Coesar autem non parum miratus
ad Ibraimum dixisset, Quidnam homines isti petunt? aut Dominus eorum non sapit aut
ij sunt insensati, Se vero Ibraimum semper bene sensisse de nobis, et excusasse Reeem
et culpam in Oratores transtulisse, literasque a Rege sibi humaniter et bene scriptas
fuisse, seque legatos sepius interpellasse, an commissionem habeant pacem vt conuenit
petendi negotiumque se libenter promoturum, Oratores autem Castrorum restitutionem
et id etiam semper in ore habuisse. Non bene conuenire ncque in vna domo
manere posse hominem et natricem, Querens ex legatis regijs an hçc petita essent humana
Regemque decerent? Cesarem autem ad minacem liane petitionem Regis respondisse
per Oratores suos, Se venire velie, et venisse. Cum autem Maiestas Regia humanius
aliquante quam legati loquerentur, ad Turcum scripsisset, ipsum etiam Turcum
benigne per literas respondisse, ac item iuxta oblationem suam , cum exercitu
quem semper ad manum habet in regnum suum Hungariç redijsse, traiectoque Drauo
putasse, quod ibi Maiestatem regiam quae se regni illius Regem scribebat inueniret,
Literas autem Regias eotunc Cesari per lohannem Habardanecz fuisse transmissas quibus
petebatur, ne Turcus contra Maiestatem suam iret, quod si vero pedem referre
nolit, scire debere, quod et ipsa Maiestas Regia iam parata et instructa esset ad profligandum
ipsum, seque gladium habere in dextera sua, Indeque Cesarem piane commotum
apud se decreuisse Maiestatem Regiam inuisere, sicque Budam vsque, vbi
quilibet Rex Hungarie sedere débet, progressum, Maiestateque Regia non inuenta Budam
expugnasse, et in ea plura et egregia tormenta bellica et munitiones repperisse,
Ibique Caesari dictum quod Maiestas Regia Viennae esset, atque illuc ipsum etiam Turcarum
Cesarem profectum fuisse , cumque ad oppidum Brück quod in confìnibus Austriae
et Hungariae sìtum est, venisset, se credidisse, quod illic Maiestatem suam reperirei,
prçfectum autem oppidi huius obuiam venisse Turco et claues illius ei obtulisse, cui
simul et omnibus eius adiunctis nihil nocumenti fuerit illatum, se vero deinde ad Viennam
processisse, quo vbi peruenisset à pluribus relatum, Maiestatem Regiam in Cimiate
esse, Archiepiscopum vero Strigoniensem sibi omnem veritatem dixisse quod Maiestas
Regia ad Lintium vel ad Pragam vsque aufugisset. Cognita itaque per Cesarem
fuga Regis, nulloque exercitu eius apud Viennam existente, Cesarem Turcarum id
çgretulisse, quod Regem non offendisset, seque consedisse gremiumque suum, quo
rapiñas incendia et alia id genus belli calamitatem innuebat, ab omni parte aperuisse,
vt cunctis constarei, verum adesse Cesarem cum potentia, Visaque bella Ciuitate Viennensi
in planitie sita eamque vinetis et montibus situque et aequore pulcherrimo ambiri
et Claudi, Cesarem dixisse, Locus hic dignus est Csesare, Sinamus ergo, vt exercitus
noster hic quiescat, omnesque nostros inimicos hic expeciemus, Cesarem autem non
eo animo vi vrbes et arces demoliretur aut expugnaret, sed vt cum Rege, à quo sibi
bellum esset indictum, coníligereí, exijsse, seque ob id nullas secum machinas ma
[ s. 80 ] Smedra [?Semendire?] Kalesi’ni ve Padişahın selefleri tarafından önceki yıllarda ele geçirilmiş olan kasabaları ve Belgrat’ı ve mevcut Padişah tarafından ele geçirilmiş olan sair kalelerin istirdadını talep etmeye yolladı. Ve ekledi ki, eğer buralar geri verilmezse, Majesteleri Kral bunları cebren ve müsellehen alacaktı. Yahut Padişah buralara şahsen gidecek ve hangisinin hâkim olması gerektiğine demirle [kılıçla] karar verilecekti. Padişah pek şaşırdığından İbrahim’e dönüp “Ne ister bu adamlar?” dedi. “Ya hükümdarları bilmez ya da kendileri mantıklarını yitirmişlerdir”. İbrahim hakkımızda hep hayırlısını düşündüğünden Kral [Ferdinand’ı] mazur görüp kabahati elçilerin üzerine atmıştı; Kralın mektupları nazik sözler ve güzel bir muhtevayla yazılmıştı. Elçiler sıklıkla araya girerek münasip bir sulh talep etme göreviyle geldiklerini ve seve seve görüşmelere gireceklerini söylüyorlardı. Ancak ağızlarından kalelerin iadesi hiç düşmüyordu. Yılan ve insanın aynı evde durması hayırla sonuçlanamazdı. Kralın elçilerinden bu talebin makul ya da Krala yakışır olup olmadığını sordu. Padişah yine de Kralın bu tehditkar talebine kendi elçileri vasıtasıyla cevap vermişti: Geleceğini söylemişti ve de gelmişti. Ancak Majesteleri Kral, elçilerinin konuşmalarına kıyasla biraz daha kibarca Padişaha yazmıştı ve Padişah da hoş mektuplarla mukabele etmişti. Ayrıca önermiş olduğu gibi her daim elinde tuttuğu ordusuyla kendi krallığı olan Macaristan’a girmişti ve Drava’yı geçtiğinde burada kendini bu diyarın kralı addeden Majesteleri Kralı bulacağını düşünmüştü. Ancak Janos Hoberdanecz [Yanoş Hoberdaneç] tarafından getirilmiş olan kralın mektuplarında padişahtan talep ediliyordu ki, Padişah Majesteleri Kral’ın üzerine yürümesin; eğer geri adım atmak istemiyorsa bilmeliydi ki Majesteleri Kral da el-an sağ elinde kılıcıyla kendisine kafa tutmak üzere hazırlanmıştı. Bunun üzerine Padişah heyecana gelip Majesteleri Kralı görmeye karar verdi. Böylece, herhangi bir Macar Kralı’nın kaim olması münasip olan Budin’e kadar ilerledi. Majesteleri Kral’ı orada bulamayınca da Budin’i aldı ve içinde çok sayıda devasa top ve mühimmat buldu. Majesteleri Kral’ın Viyana’da olduğu kendisine söylenince, Padişah da oraya doğru yola koyuldu. Avusturya ve Macaristan arasındaki sınırda bulunan Bruck şehrine kadar geldiğinde Majestelerini burada bulacağını düşünüyordu. Şehrin idarecisi padişahın karşısına çıktı ve ona şehrin anahtarlarını uzattı. Kendisine ve adamlarına hiçbir şekilde zarar verilmedi ve ardından Padişah Viyana’ya yürüdü. Vardığı zaman burada kendisine pek çok kişi Majesteleri Kral’ın şehirde olduğu söyledi. Estergon Başrahibi bütün hakikati aktardı: Majesteleri Kral Linz’e, hatta belki de Prag’a kadar kaçmıştı. Padişah Kral’ın kaçtığını ve Viyana’da hiç ordusu bulunmadığını öğrendiğinde, Kral’a zarar veremediğine çok içerledi. Oturdu ve yağma, kundak ve savaşın getirdiği diğer her türlü felaketle taşıp kımıldayan kucağı dört bir yandan açıldı ki herkes Padişah’ın kudretini bilsin. Viyana Şehri’nin düz bir ova üzerinde, bağların ve dağların arasına kurulmuş ve güzel bir nehirle çevrili olduğunu görünce görence Padişah, böyle bir yer Padişaha yakışır, o yüzden ordumuz burada istirahata çekilelim ve tüm düşmanlarımızı burada bekleyelim, demişti. Padişahın niyeti şehirlerin ve kalelerin yakılıp yıkılması değil, kendisine savaş ilan eden Kral ile savaşmaktı. Bu yüzden yanında [ s. 80 ]