Habsburg elçileri Nikolaus Jurisic ve Joseph von Lamberg'in 1530 tarihli İstanbul yolculuklarını anlattıkları nihai rapor. (2. sayfa)
Latince.
clausa sunt, neminique ad illa ire et exire datum est, nisi qui ad ipsorum Legatorum
curam et custodiam fuisset deputatus.
Postera die Legati seu Oratores cum apud Turcos obseruari cognouissent, nullis
Legatis sine Ibraimo Bassa Gesaris copiam dari, niliilque citra illius operam expediri
posse, solicitare ceperunt apud Ibrairaum pro audientia, quam eis non nisi nona die
sequenti quae xxv mensis Octobris erat, habere potuerunt, Cumque Legatis à Rege
iniunctum esset petita sua Germanice proponere, eaque medio Interpretis Latini referre,
nemo autem esset apud Ibraimum qui latine calleret, ñeque scirent quaenam
aut qualis lingua esset latina, Literpres autem Ibraimi vellet responsa sua Italice pronuntiare,
Legati Regij, vt tempus lucrifacerent, in lingua Glagolica quae Groatica est,
sermonem suum sunt exorsi, Maiestatem Regiam satis edoctam esse de bona opera,
quam in rebus suis apud Turcum promouendis impendit binosque saluosconductus sua
intercessione et instantia a Turcorum Cesare pro prioribus Legatis suis fuisse obtentos
etmissos, eosdemque Legatos eins benefitio bene et honorifice iractatos, id quod
sibi in hac etiam legatione futurum esse persuaderet, Sibique ob id a Maiestate sua regia
fuisse demandatum, vt negotium per eos apud Imperatorem Turcorum agendum,
accedente fauore et auxilio eiusdem Ibraimi exponerent et aperirent Cesari, a quo mox
per medium ipsius Ibraimi audientiam petierunt, eumque rogarunt, vt audientia obtenta
negotium islud apud Turcum pro Maiestatis regiç in eum fiducia singulari bene
commendatum et promotum habere velit, vt citam et bonam relationem et expeditionem
habere possent, Quod eadem Maiestas sua erga ipsum peculiariter esset recognitura,
ita quod reipsa sibi constaret se operam suam Regi minime ingrato locasse.
Quo facto, Interrogauit Ibraim Bassa Legatos vbinam reliquissent Regem, et
quando ac vnde a Curia sua profecti fuissent et an Cesar (quem alio nomine non sunt
dignati quam Régis Hispaniarum) apud Maiestatem Regiam (quam etiam alio non appellitabat
nomine quam Ferdinandum) adhuc esset, et an Cesar vnacum Rege simul ipsos
Legatos misissent vel ne. Responderunt Legati, Se à Maiestate tantum Regia et antequam
Cesar ad eam veniret destinatos, se tamen non antea discessisse ab ea, quam Cesar
applicuisset, quem priusquam abirent, viderunt. Nescientes si et Cesar huius Legationis
noticiam habuerit vel ne. Quaesiuit denuo ex eis Ibraim. An Caesar cum Rege
Frantiç, Pontifice et Venetis pacem acceptasset, Responderunt Legati. Factam esse
pacem. Ait Ibraim. Non inquiro, vt rerum illarum sim nescius, cum et harum et
aliarum complurium optime sim conscius, atque vbique habeamus bonam et certam de
omnibus explorationem. Nam si homo non studeat omnia scire, inutilis est, Subinde
vero subridens interrogauit ab eis Num ne pacem per Csesarem cum Papa Rege Frantiae
et Venetis initam fìrmam aut stabilem esse putarent, Legati vero responderunt. Se
illam existimare certam et ratam fore, cum vtrinque pacta et obhgationes strictissimae
intercesserint, talibusque vinculis sint assecurata vt de ruptura nihil prorsus suspicentur.
Respondit Ibraim. Quod si corda eorum introspicere possetis, aliter senliretis.
Nam quomodo possibile est, vt non sint futura pacta hçc irrita cum Cesar Pontificem
quem ipsi summum presbyterum appellant aggressus sit, spoliauerit, et ceperit, eum
[s. 75] içeri kapatıldılar ve kimsenin- şayet elçilerin iaşe ve muhafazasına tayin edilmemişlerse- içeri girip dışarı çıkmasına izin verilmemesi emredildi.
Ertesi gün elçiler, ya da nam- ı diğer büyükelçiler, Türkler arasındaki şu uygulamayı öğrendiler ki, İbrahim Paşa [aracı] olmadan hiçbir elçiye Padişahla [görüşme] imkânı tanınmıyor, kimse doğrudan işini göremiyordu. Bu sebeple İbrahim Paşa’dan huzura kabul rica etmeye koyuldular ve ancak 9 gün sonra, yani Ekimin 25’ine, söz alabildiler. Elçiler Kral [Ferdinand] tarafından isteklerini Almanca dile getirip Latince tercümanla iletmek üzere talim edilmişlerdi. Lakin İbrahim [Paşa’nın] yanında Latinceye hâkim ya da bu dilin nasıl bir lisan olduğunu bilen kimse bulunmadığından, İbrahim’in tercümanı cevaplarını İtalyanca telaffuz etmek istedi. Krallık elçileri, zaman kazanmak için, Hırvat lisanı olan Glagolik dilinde hitaplarını icra ettiler: Majesteleri Kral, [İbrahim’in] elçilerin maslahatlarını Padişah nezdinde görebilmelerine dair göstermiş olduğu iyi niyetiyle ilgili yeterince bilgilendirilmişti; önceki elçileri için kendi müdahale ve inisiyatifiyle Padişahtan iki aman mektubu alıp yollamıştı ve mezkûr elçilerle iltifat ve hürmet üzere müzakere etmişti. Bu sebeple [Kral] ikna olmuştu ki bizim elçiliğimizde de aynı güzellik yaşanacaktı ve talep etmişti ki İbrahim’in yardım ve inayetini elde ederek Padişahla görüşmeyi başarabilelim. Sonra İbrahim aracılığıyla Padişahtan huzura kabul talep eden elçiler İbrahim Paşa’dan ayrıca kabul tarihi alındıktan sonra da Majesteleri Kral için iyi konuşmasını ve maslahatını hayırla sonuçlandırmaya yardımcı olmasını dilediler. Böylece çabucak iyi haberleri iletmek için yola çıkabileceklerdi. Bu iyiliğin değerini Kral Hazretleri layıkıyla bilecek ve bundan dolayı kendisine hususi olarak müteşekkir kalacaktı.
Bunlar dendikten sonra İbrahim Paşa elçilere Kral’ı nerede bıraktıklarını, sarayından ne zaman ayrıldıklarını, Kayzer’in (ki kendisine İspanya Kralı’ndan başka isim vermeye tenezzül etmiyorlardı) Majesteleri Kral’ın (ki kendisini sadece Ferdinand diye anıyorlardı) yanında olup olmadığını ve Kayzer’in Kralla birlikte mi elçileri yolladığını sordu.
Elçiler cevapladı: Kendilerini sadece Majesteleri Kral yollamıştı, hem de Kayzer daha onun yanına varamadan, görevlendirmişti. Ancak, yola çıkmaları Kayzer’in varışından sonraya sarkmıştı ama Kayzer’in bu görevden haberi olup olmadığını bilmiyorlardı.
İbrahim kendilerine tekrar sordu: Kayzer acaba Fransa Kralı’yla, Papa’yla ve Venedikliler sulhu kabul etmiş miydi?
Elçiler cevapladı: Sulhu kabul etmişti.
İbrahim: Bunları bilmediğimden sormuyorum. Zira bu ve benzeri başka şeyleri de pek iyi bilirim ve her yerden doğru ve kesin haber alırız. Çünkü insan her şeyi öğrenmeye çalışmazsa, faydasızdır. Ardından gülümseyerek Kayzer ile Papa, Fransa Kralı ve Venedik beyninde vuku bulan sulhun temelinin sağlam olduğunu düşünüp düşünmediklerini sordu; elçiler öyle olduğunu söyledi. Bu sulh kesin ve kavi olacaktı; iki taraf da uhuda ve şüruta sıkıca bağlı kalacaktı ve bu yükümlülükler sayesinde gelecekte bir daha bu bağın kopacağından şüphe edilemezdi.
İbrahim cevapladı: Eğer kalplerinin derinliklerini görebilseydiniz, başka türlü düşünürdünüz. Zira, Kayzer en yüce dini yetkili addettiği Papa’ya saldırmış, topraklarını yağmalamış ve kendisini esir etmiş, [s. 75]